Çanakkale Savaşı, I. Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı Devleti ile İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara muharebeleridir. İtilaf Devletleri; Osmanlı Devleti'nin başkenti konumundaki İstanbul'u alarak boğazların kontrolünü ele geçirmek, Rusya'yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak Çanakkale Boğazı'na girmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olacak, iki tarafın da çok ağır kayıplar vermesiyle İtilaf Devletleri geri çekileceklerdir.
Çünkü Çanakkale Geçilmez
Çanakkale Destanı'nı anlatmaya sayfalar yetmez. Bu büyük zaferle ilgili bir çok araştırma, resim ve belgesel ve film çalışmaları olmuştur hepsi birbirinden kıymetli, hepsi bu zaferi biraz olsun gelecek nesillere aktarma gayretindedir. Bir de hikayeleri vardır bu zaferin hem de binlerce..
Sizlerle de bir hikaye paylaşacağım. Derin üzüntü veren bu hikayenin ben sonunu zor getirdim. Kutlu zaferin bu hikayelerine hıçkıra hıçkıra ağlamamak mümkün değil.
Kınalı Ali'nin Hikayesi
Üst teğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla laflıyordu nerelisin gibi sorular soruyordu. Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü.
Merakla “adın ne senin evladım” der.
Çocuk “Ali” diye cevap verir. Nerelisin? der.
Ali Tokat Zile’denim der.
“Peki evladım bu kafanın hali ne?”
Ali “anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım der.
Neden? der komutan.
Ali “bilmiyorum komutanım” der:
Peki gidebilirsin "Kınalı Ali” der.
O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der. Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer. Kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır.
(Bu mektubun aslı Çanakkale müzesinde sergilenmektedir)
Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali’nin okuma yazması da yoktur arkadaşlarından yardım ister ve hep beraber başlarlar yazmaya. Ali söyler arkadaşları yazar.
“Sevgili anne babacım ellerinizden öperim ben burda çok iyiyim beni merak etmeyin” diye başlar. Kız kardeşini kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır. Kendilerini merak etmemesini kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır. Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına NOT düşer:
Ali’nin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır.
“Anacığım kafama kına yaktın burda komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler sakın kardeşim Ahmet’e de yakma onla da dalga geçmesinler der ellerinden öptüm” diye bitirir.
Aradan zaman geçer. İngilizler kati netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu”ya yüklenirler.
Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşmüşlerdi. Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli olmamış onların sayıları da epey azalmıştı Gelibolu düşmek üzereydi kınalı Ali’nin komutanı da olayı görüp yerinde duramıyordu.
Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Onlar yeni gelmişti onları insan bedeninin sungu ve mermilerle orak gibi biçildiği bu yere…… - dua ediyordu
Komutanlarının bu düşünceli halini gören ve durumun ve hametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler. Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz gönderir.
İşte kalem bu anları yazarken ne kadar çaresiz ve aciz kalıyor. Bu insanların bu kadar sevinçle çığlıklar atarak ölüme gittiklerine tanıklık edenler yıllar sonra yer kürede bir daha böyle bir olayın yaşanamayacağını söylemişlerdir. Kınalı Ali’nin bölüğünden kimse sağ kalmaz hepsi şehit olmuştur.
Aradan zaman geçer. Kınalı Ali’nin ailesine yazdığı mektubun cevabı gelir. Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler.
Babası anlatır Ali’nin: “oolum Ali nasılsın iyi misin gözlerinden öperim selam ederim” dedikten sonra, “öküzü sattık paranın yarısını sana yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da siz sakın bizi merak etmeyin bizi düşünmeyin” der köyü akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir. “Ali ananın da sana diyeceği bir şey var”
Anasını anlatır: ” oğlum Ali yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler kardeşime de yakma demişsin kardeşine de yaktım komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler bizde 3 şeye kına yakarlar;
1- gelinlik kıza, gitsin ailesine ve çocuklarına kurban olsun diye
2- kurbanlık koça, ALLAH’A kurban olsun diye
3- askere giden yiğitlerimize, VATANA kurban olsun diye…..
Gözlerinden öper selam ederim ALLAH’A emanet olun”
Mektubu okuyan Ali’nin komutanı ve diğerleri hıçkıra hıçkıra ağlamaktadırlar…
Çünkü Çanakkale Geçilmez
Çanakkale Destanı'nı anlatmaya sayfalar yetmez. Bu büyük zaferle ilgili bir çok araştırma, resim ve belgesel ve film çalışmaları olmuştur hepsi birbirinden kıymetli, hepsi bu zaferi biraz olsun gelecek nesillere aktarma gayretindedir. Bir de hikayeleri vardır bu zaferin hem de binlerce..
Sizlerle de bir hikaye paylaşacağım. Derin üzüntü veren bu hikayenin ben sonunu zor getirdim. Kutlu zaferin bu hikayelerine hıçkıra hıçkıra ağlamamak mümkün değil.
Kınalı Ali'nin Hikayesi
Üst teğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla laflıyordu nerelisin gibi sorular soruyordu. Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü.
Merakla “adın ne senin evladım” der.
Çocuk “Ali” diye cevap verir. Nerelisin? der.
Ali Tokat Zile’denim der.
“Peki evladım bu kafanın hali ne?”
Ali “anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım der.
Neden? der komutan.
Ali “bilmiyorum komutanım” der:
Peki gidebilirsin "Kınalı Ali” der.
O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der. Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer. Kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır.
(Bu mektubun aslı Çanakkale müzesinde sergilenmektedir)
Bir gün ailesine mektup yazmak ister. Ali’nin okuma yazması da yoktur arkadaşlarından yardım ister ve hep beraber başlarlar yazmaya. Ali söyler arkadaşları yazar.
“Sevgili anne babacım ellerinizden öperim ben burda çok iyiyim beni merak etmeyin” diye başlar. Kız kardeşini kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır. Kendilerini merak etmemesini kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır. Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına NOT düşer:
Ali’nin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır.
“Anacığım kafama kına yaktın burda komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler sakın kardeşim Ahmet’e de yakma onla da dalga geçmesinler der ellerinden öptüm” diye bitirir.
Aradan zaman geçer. İngilizler kati netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu”ya yüklenirler.
Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşmüşlerdi. Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli olmamış onların sayıları da epey azalmıştı Gelibolu düşmek üzereydi kınalı Ali’nin komutanı da olayı görüp yerinde duramıyordu.
Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildi. Onlar yeni gelmişti onları insan bedeninin sungu ve mermilerle orak gibi biçildiği bu yere…… - dua ediyordu
Komutanlarının bu düşünceli halini gören ve durumun ve hametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler. Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz gönderir.
İşte kalem bu anları yazarken ne kadar çaresiz ve aciz kalıyor. Bu insanların bu kadar sevinçle çığlıklar atarak ölüme gittiklerine tanıklık edenler yıllar sonra yer kürede bir daha böyle bir olayın yaşanamayacağını söylemişlerdir. Kınalı Ali’nin bölüğünden kimse sağ kalmaz hepsi şehit olmuştur.
Aradan zaman geçer. Kınalı Ali’nin ailesine yazdığı mektubun cevabı gelir. Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler.
Babası anlatır Ali’nin: “oolum Ali nasılsın iyi misin gözlerinden öperim selam ederim” dedikten sonra, “öküzü sattık paranın yarısını sana yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da siz sakın bizi merak etmeyin bizi düşünmeyin” der köyü akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir. “Ali ananın da sana diyeceği bir şey var”
Anasını anlatır: ” oğlum Ali yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler kardeşime de yakma demişsin kardeşine de yaktım komutanlarına ve arkadaşlarına söyle senle dalga geçmesinler bizde 3 şeye kına yakarlar;
1- gelinlik kıza, gitsin ailesine ve çocuklarına kurban olsun diye
2- kurbanlık koça, ALLAH’A kurban olsun diye
3- askere giden yiğitlerimize, VATANA kurban olsun diye…..
Gözlerinden öper selam ederim ALLAH’A emanet olun”
Mektubu okuyan Ali’nin komutanı ve diğerleri hıçkıra hıçkıra ağlamaktadırlar…
Bu ülke kolay kurulmadi. Asla unutmamak gerekir.
YanıtlaSilruhları şad olsun mekanları cennet olsun inşallah.... unutulmaz....sevgiler....
YanıtlaSil18 Mart Çanakkale şehitlerimizi saygıyla anıyorum
YanıtlaSilgüzel yazıydı,Çanakkale Geçilmez bence de..elinize sağlık..✔😊
YanıtlaSilBu kınalı kuzularımız bir tane değil herhalde. Çünkü benzer kıssalar Kınalı Ali, Kınalı Hasan ve Kınalı Mehmet şeklinde de var. Rabbim şehitlerimizin şefaatlerine bizleri nâil eyleyip; onlara lâyık evlat kılsın.
YanıtlaSilÇanakkale Müzesi'ndeki aslında hangi isim yer alıyor, siz gördünüz mü acaba?
Öyle olduğunu bilmiyordum. Maalesef müzede görmek nasip olmadı.
SilÇanakkale ruhunu daima taze tutmalıyız. Çok teşekkürler.
YanıtlaSilHer seferinde gözlerimiz dolarak anıyoruz . Gelecek nesillere aynı duyguları aktarabilmek şart.
YanıtlaSilBaşta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarına Allah'tan rahmet diliyorum ruhları şad olsun.
YanıtlaSilÇanakkale şehitleri ve daha niceleri... Ruhları şad olsun.
YanıtlaSilÜstümüzden Al bayrağın gölgesi hiç eksik olmasın.
YanıtlaSilÇanakkale Geçilmez sözüne hayat veren, Kınalı Ali gibi daha nice kahramanlık hikayeleri var, gururla anlattığımız. Çok teşekkürler paylaşım için.
YanıtlaSilKınalı Ali ve daha niceleri... Ruhları şad olsun..
YanıtlaSilŞehitlerimizi rahmet ile anıyorum
YanıtlaSilAllah onlardan razı olsun
Çanakkale şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Çok etkileyici bir hikaye paylaşmışsınız. Teşekkürler.
YanıtlaSil